ZİKONOMİ...

Sofraya aç karnına oturmayın...

Aç karnına oturursanız,çok yemek yersiniz...

Tok karnına oturun..

Önce yemek yeyin,sonra sofraya oturun..

Böylece daha az yer,tasarruf edersiniz..

.............

Şöyleki :

Yeni evli bir tanıdığım...

Karısı çok tutumlu...

Bir çorba yapıyor,sırf su...

Kurufasülyenin içinde onbeş tane fasülye,tabağın gerisi ağzına kadar su...

Bir tane domates,bir dal marulla onsekiz kişiye yetecek salata yapıyor..

Ottan çiçekten habire vejetaryen yemekleri..

Arada bir köfte yapıyor ama köfteler,içine kattığı ekmek içi renginde..Yüzde onu kıyma,gerisi ekmek içi...

Yeni evliler...Birbirlerini seviyorlar.

Adam,doymuyor,her akşam sofradan aç kalkıyor ama karısını kırmamak için bişey demiyor..

Bakımsızlıktan dudaklarında uçuklar çıkmaya,açlıktan başı dönmeye başlayınca,bakıyor ki öyle olmayacak,her akşam eve gelmeden önce lokantaya gidip yemek yiyor..

İyice karnını doyuruyor,bir tabaklık boşluk bırakıyor,eve gelince de karısının hazırladığı yemekleri yiyor..

Onlar da zaten toplasan bir tabak ediyor...

Peki adam lokantaya nasıl para yettiriyor?

Şöyle :

Karısı aşırı tutumlu davranıp,mutfaktan arttırdığı parayı her ay sonu gururla "Bak bu ay ne kadar arttırdım" deyip kocasına veriyor..

İşte,lokantaya giden para,o para...

Herkes mutlu...Adamın karnı doyuyor,kadın tasarruf ediyor,lokantacı kazanıyor...

Böylece en başta dediğime geliyoruz...

Sofraya yemek yeyip oturursanız,tasarruf edersiniz...

Siz edemeseniz de,karınız eder....