PARA
Tarihçi Heredot'un Atinadan bildirdiğine göre,tarihteki ilk parayı Lidya'lılar buldu...
Paranın bulunuşu MÖ 700 yıllarına dayanır..
MÖ, Milattan önce demektir..
Parayı bulan Lidyalılar,Batı Anadoluda hüküm süren bir krallıktı.
Batı Anadolu o zamanlar böyle değildi,oralar hep krallıktı..
Krallar seçimle gelirlerdi.
Şöyleki,
Her kral çocuklarının içinden,kendisinden sonra gelecek olan Kralı seçerdi.
Bugünkü Manisa,o dönemde önemli merkezlerden biriydi.
O zamanki adı "Magnesia" idi.
Manisa adı oradan gelir..
Ayrıca,Manisa deyince akla,Mesir macunu,Manisa kebabı ve Chp milletvekili Özgür Özel gelir...
Lidya krallığı,en parlak dönemlerini,yazın,gündüz vakti,güneşin en tepede olduğu 12 ile 14 saatleri arasında yaşamıştır.
Dil olarak, "Ural-Altay-Göztepe-Karşıyaka" dil gurubuna aittiler..
MÖ 700'de yükselip, MÖ 500'de battılar.
Öyle olacağı belliydi çünkü geriye gidiyorlardı.
700 yılından 500 yılına kadar 200 yıl boyunca geriye doğru giderken kimse çıkıp da "Arkadaşlar,geriye gidiyoruz" demedi.
Bunu söylemeye kalkanları da Kral, "Geriye falan gitmiyoruz.Görmüyor musunuz,yollar,köprüler yaptırdım.Yol demek ilerleme demektir.Yolda,ilerlersin..Köprüden sağa dönersin,sola dönersin gelişirsin." diyerek susturdu..
O arada parayı buldular..
Parayı bulunca iyice şımardılar.
Gevşediler,güvenliği elden bıraktılar,pusuda bekleyen Pers'lerin saldırısına uğrayıp onların hakimiyetine girdiler.
Persler de tarihteki geriye gidişi durduramadı, MÖ 500..400..300..200..100..90..80..70..60 derken,tarih onları da sıfırladı,ortadan kaldırdı..
Lidyalıların icat ettikleri para, "Sikke" adı verilen madeni paraydı.
Ancak,Lidyalıların sikkeleri çok büyüktü.
İlişkilerde sıkıntı yaratıyordu.
Yani,alışverişlerde,para üstü verme,para üstü almada sıkıntı oluyordu,hak geçiyordu.
Bunu çözmek için,bozukluk ihtiyacını karşılasın diye,sikkeden daha küçük olan "çükke" icat edildi..
Madeni parayı Lidyalılar buldu ama kağıt para Çinlilerin buluşudur..
Çinliler,bozuk para lazım olduğu zaman Manisa'ya gelirlerdi...
Çin-Manisa arası biraz yorucu olduğu için madeni sikke de icat ettiler ama Çinlilerin sikkeleri çok küçüktü..
Tutmak zordu,elinden kayıp düşüyordu..
Deniz kabuklarını para yerine geçen değişim aracı olarak kullandılar..
Denizde kabuk bitince,deniz anası ve kaya balıkları para olarak kullanıldı...
Özetle,
Madeni parayı Lidyalılar,kağıt parayı Çinliler,kredi kartını Amerikalılar icat etti..
Eşyanın para yerine geçen değişim aracı olarak kullanılması bir ara bizim ülkemizde de çok yaygındı.
Evlilik çağına gelen (gelmeyen) kız çocukları para yerine geçen değişim aracı olarak kullanıldı.
Kızını verip,inek,öküz,manda gibi hayvanlar alınabiliyordu.
Değişimdeki hayvan miktarı,hayvanına göre değişiyordu...
Para önemli bir nesne...
Önemli de olsa,nesne..
Çoğu zaman haddini aşıp özne gibi davransa da,yerli yersiz sıfatlık yapsa da o bir nesne..
Parayla saadet olmaz..
Para mutluluk getirmez..
Eğer getirseydi, Messi'ye getirirdi...
Geçenlerde bir spor gazetesinde okudum..
Barcelona kulübü,Messi'nin maaşına zam yapmış.
Messi,Ronaldo'dan daha az para alıyormuş,kulübü,bu yüzden böyle bir düzenlemeye gitmiş.
Elbette ki haklılar.Kim Ronaldodan daha az para almak ister ki?.
Yapılan zamma göre,Messi'nin sadece bir haftada alacağı para,Türk parasıyla,dört buçuk milyon lira...
Eski parayla,haftada 4,5 trilyon..
Yani sen mesela sabah kalktın,elini yüzünü yıkadın,kahvaltını yaptın,işe gideceksin,kapıya geldin,karın arkandan yetişti,
-- Eve para bırakmadan mı gidiyorsun Numan?..dedi.
Elini cebine attın,cebindeki parayı çıkardın baktın,70 lira..
Bi ellilik,bi yirmilik.
Daha maaşı almaya altı gün var.
Yirmiliği karına uzattın,beğenmedi,öbürünü istedi.
-- Öbürünü ver Numan!.Evde hiçbişey yok..Akşama da misafir gelecek...dedi.
Misafir ne demek?..Bizim canımız,ciğerimiz..Biz yemeyiz,misafire yediririz,giymeyiz,misafire giydiririz..Evimizdeki misafir odası,evin öbür taraflarından bin kat temizdir.
Karına elliliği verirsin,yirmi lira sana kalır,maaşı almaya altı gün vardır..
İsyan etsen duyan yok,küfür etsen faydası yok.
İsyanını bastırır,küfürlerini içine atar,çıkarsın sabahın köründe yola...
İşte o sıralarda,senin ordan yaklaşık 4500 kilometre uzakta,Messi evden çıkarken,menajeri biraz borç para ister,Messi elini cebine atar,cebindeki parayı çıkarır bakar: 4 trilyon...
Haftabaşına da daha üç gün var...
"Versem mi,vermesem mi?..Kalan parayla haftabaşına kadar idare edebilir miyim?.." diye düşünür.
Herhalde verir.Menajeridir,ne verse yeridir...
Messi'ye verilen parayı derinlemesine anlayabilmek için böyle örnekli izahat verdim..
Ama bu para Messi'yi mutlu etmiş midir?.
Bence kesinlikle etmemiştir...
Çünkü parayla saadet olmaz,para mutluluk getirmez..
Nitekim yanılmadığımı da gördüm.
Gazetenin spor sayfasında,Messi'nin bu zam yapıldıktan sonra çekilmiş bir fotoğrafına baktım,mutsuzluktan ayakta duramayacak haldeydi..
Çökmüştü..
Kramponlarını bağlamak için çökmüş gibiydi ama ben onun, yeni yapılan zamla alacağı büyük miktarda paranın mutluluk getirmeyeceğini bildiği için ruhen çöktüğünü düşünüyorum.
Sanki boyu da mutsuzluktan iki santim daha kısalmış gibiydi...
Bunu niye yapıyorlar?...
Niye bu çocuğa bu kadar çok para veriyorlar?..
Bilmiyorlar mı paranın mutluluk getirmediğini?..
Çocuğun zaten çok parası var,dolayısıyla çok mutsuz,neden daha çok para vererek,daha çok mutsuz etmeye çalışıyorlar?..
Çocuk da zavallı,ağzı var dili yok,kimseyi kırmamak için ne verirlerse alıyor,ne kadar verirlerse, "Yahu yeter!.İçim dışım para oldu,ben bu kadar parayı ne yapacağım,götürün ihtiyacı olanlara verin" demiyor,diyemiyor.
Bu derece de kibar bir çocuk..
Kibar olduğu da attığı gollerden belli.Bütün gollerini seyret,içlerinde bir tane kaba gol bulamazsın.
Yeni yapılan zamla,haftada alacağı dörtbuçuk milyon lirayı,haberi okuyan herkes gibi ben de,acaba günde kaç para ediyor,saatte ne oluyor,dakikada neye geliyor,saniyede kaç para kazanıyor diye hesap ettim,çıkan sonuç şu :
Zaman,sırf Messi'ye çalışıyor...
Saniyeden sonra Salisede kaç para kazanıyor diye hesap ettim,o bile bizi aşıyor.
Salise'den sonra "Sulise" diye hiç ilerlemeyen bir zaman birimi icat edip,ona göre hesap ettim,adam,zaman durduğu zaman bile para kazanıyor..
İnsaf!..
Yazıktır,günahtır,bir insana bu kadar kötülük yapılmaz...
Bir insanın mutluluğuyla bu kadar oynanmaz..
Bu çocuğa bunu niye yapıyorsunuz?.Parayla saadet olmayacağını bilmiyor musunuz?.
Takımı sırtladığı yetmiyormuş gibi şimdi paraları da ona sırtlatıyorlar.
Zavallı Messi'nin hayatına bakar mısınız?.
Muhteşem bir hayat,lüks evler,son model arabalar,güzel kadınlar,güzel ortamlar...
Yazık oluyor çocuğa...
Ben size söyleyeyim,o çocuk bu kadar yükü kaldıramaz,kırkbeş yaşına gelmeden futbolu bırakır..
"Parayla saadet olmaz" lafına yürekten inanmalıyız...
Artık zengin olamayacağımızı anladığımız andan itibaren,umudu bırakıp,bu lafa tutunmalıyız..
Arada bir de,
-- "Boşver parayı.Zaten parayla saadet olmaz...Görüyoruz zenginleri,hepsinin kamyonla parası var ama hiçbiri mutlu görünmüyor.."
Diyerek kendimizi sakinleştirmeliyiz..
Aslında biliyoruz ki,parası olanların mutlu görünmemelerinin sebebi başka.
Kimse borç istemesin diye öyle görünüyorlar..
Ben de öyle yapardım..
Elime biyerden toplu para geçtiği zaman,param olduğu anlaşılmasın diye,sokakta asık suratla dolaşırdım.
Herkes,herhalde işi bozuk,o yüzden suratı asık diye düşünür,isteyeceği varsa,istemezdi.
Bazan da benden para isteyeceğini anladığım biri olursa,ondan önce davranıp,ben ondan isterdim,apışıp kalırdı..
Bu konuda tecrübeli olanlar bilirler,para isteyecek adam,yanına gelişinden bellidir..
Parası olan cimri,olmayanın, halinden,tavrından paraya ihtiyacı olduğunu hemen anlar..
Hisleri çok gelişmiştir,bazan da daha yanına gelmeden kokusunu alır,o gelmeden kalkıp gider..
Ansızın yakalanırsa,
-- Vallahi hiç param yok!..Niye dün söylemedin?.. Dün söyleseydin vardı,bu sabah bizim kayınço Necati geldi istedi,hepsini ona verdim.."diyerek,bir de onu suçlar..
Cimri,yırttım diye sevinip giderken,öbürü kendine küfür edip durur,
-- Niye dün söylemedim!??..Ah kafam,ah!..Gerizekalı!.Dün söylesene!..Dün söylesem verecekmiş..
Halbuki dün söylese de farketmeyecekti.Yine aynı cevabı alacaktı..
Bu zavallı numarayı herkes bilir de,yine de hatırlatayım dedim.
Birinden para isteyecekseniz,o gün istemeyin,dün isteyin...
Eğer para bizi istemiyor,bize gelmiyorsa,o zaman biz de onu istemeyelim..
"Beni istemeyeni,ben de istemem!..."
Tıpkı,kovulmadan önce istifa etmek gibi..
Tıpkı,ulaşamadığı ete murdar diyen kediler gibi...
(Bilgi : Bazı kediler ulaşamadığı ete "Murdar" der,bazı kediler "Mundar" der..Doğrusu "Murdar" dır ama halk dilinde "Mundar" olarak da söylenir.Sokak kedileri "Mundar" der..)
Paranın mutluluk getirip getirmeyeceğine emin olmasak bile,
Hiç parasız da mutlu olunmadığını,çoğumuz tecrübeyle biliyoruz en azından..
Peki bunun ölçüsü nedir?.
Kaç para mutluluk getirir,kaç para mutluluk götürür?..
Bunu nasıl bileceğiz?..
Bence herkes,kendisinin ve ailesinin mutluluğu için ne kadar parasının olması gerektiğini öğrenmeli,fazlasını götürüp geri vermeli...
Bunun için,aşağıda yazdığım alıştırmaları örnek alarak, ihtiyacımız olan mutluluk miktarını bulabiliriz..
Örneğin,
"Mehmet,350 lirayla,tek başına 16 gün mutlu olabiliyor,
Hüseyin ise aynı parayla 8 gün mutlu olabiliyor..
Buna göre,
Mehmet ile Hüseyin'in,birlikte iki gün oldukları mutluluğu,Mehmet,tek başına kaç gün olabilir?..."
(cevap: a)
Veya,
"2 İşadamı bir havuzu üç ayda doldurabiliyor,
3'üncü işadamı ise çok yağlı bir ihale aldığı için,havuzu tek başına iki haftada dolduruyor..
Buna göre,
Havuz boş iken,3 işadamının muslukları aynı anda açılırsa,20 gün sonra havuzun kaçta kaçı dolar?..."
(cevap: b)
Veya,
"Mahir bey,bir anda 20-30 milyon lira kazanıyor..
Mahir beyin bir anda kazandığı parayı,Hasan ve 350 arkadaşı,ömür boyu çalışsalar kazanamıyorlar..
Buna göre,
Bu dengesizlikler artarak devam edip,ileride bir sosyal patlamaya yol açarsa,sorumluların ödeyecekleri bedel miktarı nedir?..."
(cevap: ü)
Dünyanın en zengin ülkesi Katar'da kişi başına düşen gelir,en fakir ülke Zimbabwe'nin 500 katı..
Neden?
Çünkü Katarlılar çok çalışkanlar.
Zimbabwe'lilerden 500 kat daha fazla çalışıyorlar..
Bir Zimbabwe'li günde 8 saat çalışıyorsa,8'i 500'le çarp,Katarlı günde 4000 saat çalışıyor.
Yani,
"Gün yirmidört saat...Ben ne zaman yemek yiyeceğim?..Ne zaman uyuyacağım?..Ne zaman sosyal hayatım olacak?.."gibi bahanelere sığınmıyorlar..
İsteyen,herşeye zaman ayırabilir.
Zimbabwe'liler gibi tembel değiller..
Zimbabwe'liye iş buluyosun,gitmiyo abi...
Afrikalıların hepsi öyle..
İş beğenmiyorlar...Önüne yemek koyuyorsun,yemeği beğenmiyorlar...
Somali'de birkaç sene önce yemek beğenmediği için 100 bin kişi açlıktan öldü..
Allah da çalışana yardım ediyor tabi...
Nitekim etmiş de..En zengin petrol yataklarını Katar'a vermiş..
Ne yapacaklardı?.İstemiyoruz mu diyeceklerdi??..
"Biz burada sefahat içinde yaşarken,yanıbaşımızdaki insanların sefalet içinde yaşamalarına,açlıktan ölmelerine göz yumamayız.
Bu dinende,insanen de doğru değil,Allahın gücüne gider " mi diyeceklerdi?..
Allah isteseydi,Zimbabwe'ye de petrol verirdi,Somaliye doğal gaz verirdi.
Demek ki onları sevmiyor..
Sen şimdi Allahın sevmediği insanlara yardım edersen,asıl o zaman Allahın gücüne gider.
Bunun hesabını öbür dünyada veremezsin..
Bizim memleketimizde durum nasıl?
Bizim memleketimizde nüfusun yüzde 35'lik kesimi yoksulluk sınırında,sadece geçinebiliyor...
Yüzde 25'lik kesim açlık sınırında,sadece yemek yiyebiliyor...
Yüzde 15, açlık sınırının altında,sadece bulursa yiyor..
Yüzde 5, sadece nefes alıyor...
Peki yukarıda durum nasıl?.
Yüzde az bi kesim,tokluk sınırının üzerinde...
Yüzde bazıları, plazaların,yatların,katların,lüks arabaların,güzel kadınların üzerinde...
Yüzde birileri de hak,hukuk,kanun,adalet,insan hakları dahil,herşeyin üzerinde...
Hepsi bir yana da...
Anasını satayım,paranın icat edilmesinin üzerinden 2500 sene geçti,şu anda cebimde 85 lira para var...
Ben mi çok tembelim anlamadım ki?....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder