BABALAR...
Bazı babalar ne güzeldir...
Çocuklarıyla arkadaş gibidirler..
Bazı babalar da,çocuklarıyla arasına mesafe koyup,kendisini gizleyerek,çocuklarının onu korkulacak biri olarak algılamalarını sağlarlar.Bilmediğin,yaklaşamadığın şeyden korkarsın.Bu korku da yönetmesini bilmeyenler için,masrafsız,ucuz bir yönetim aracı olur...
Sırf şımarmasınlar diye,çocuğuna değmemeye,dokunmamaya onu yaşamamaya değer mi?...
Ben güzel babalardan yanayım...
Çocuklarıyla arkadaş gibi olan,onlara eşiti gibi davranan...
Mesela,Hikmet amca,gençlikte ilk tanıdığım güzel babalardan biriydi...
Oğlu vardı,ben yaşlarda,Feridun...
Biz babamızın karşısında bacak bacak üstüne atamazken,Feridun,papaz papaz üstüne atardı..
Babasının yanında sigara içerdi..Hikmet amca da bu konuda şöyle derdi :
-- "İçsin!...Gidip kahvehane köşelerinde,orda burda,olur olmaz adamlarla arkadaş olup içeceğine,benim yanımda içsin,gözümün önünde olsun!..."
Helal olsun böyle babaya...
Nasıl da kıskanırdım...
Böyle bir babam olsun,bankaya bir milyon borcum olsun" derdim...
O zamanlar böyle denirdi...Enflasyonun kontrölden çıkmadığı yıllardı,bir milyon,birine verebileceğin en yüksek değerdi.Birisi senin için bu lafı söylediği zaman,duyguların kabarır,oturur ağlardın.
Veya tercihe göre,ayakta ağlardın...
Hikmet amca daha sonra oğlu Feridun'un özgürlük sınırlarını biraz daha genişletti,birlikte,evde,karşılıklı içki içmeye başladılar...
Feridunun annesi Melahat teyze durumu yadırgayınca,Hikmet amca karısına şöyle dedi :
-- "Karışma Melahat!...İçsin!...Birahane,meyhane köşelerinde,olur olmaz adamlarla oturup içeceğine,burda benimle içsin,gözümün önünde olsun..."
Feridun bir süre sonra esrar içmeye başladı...
Bunu öğrenen Hikmet amca çok kızdı...
Oğlunu bir inşaatta üç serseriyle birlikte esrar içerken yakaladı,serserileri tekme tokat dövdü,oğlunu da karşısına aldı "Niye böyle yapıyorsun oğlum?" dedi..
"Niye inşaat köşelerinde serserilerle esrar içiyorsun?..Bugüne kadar ben sana hep bir arkadaş gibi davranmadım mı?..Ben senin babanım..Neden benden gizli işler yapıyorsun?..Ben,aramızda sır olsun istemiyorum..Eğer içeceksen,söylersin bana,malı da ben alırım,oturur evimizde karşılıklı güzel güzel içeriz.Ne işin var gece vakti serserilerle elalemin inşaatında?..."
Feridun hatasını anladı,babasını gücendirdiği için özür diledi,bir daha da ondan gizli esrar içmedi.
İçesi geldiği zaman babasına söyledi,Hikmet amca sordu,soruşturdu,malın iyisini nereden alacağını öğrendi,evde ortamı kurdular,oğlu esrar içerken yalnız hissetmesin diye Hikmet amca da arada bir iki nefes çekti..
Anne Melahat teyze itiraz edecek gibi oldu ama Hikmet amca "Karışma Melahat." dedi."İçsin!...Geceyarıları elalemin inşaatlarında,izbe köşelerde olur olmaz adamlarla içeceğine burda benimle içsin,gözümün önünde olsun.."
Feridun sonra hapçı oldu...
Oğlunun cebinde ucuz kafa hapları bulan Hikmet amca oğlundan,bir daha kendisinden gizli hap kullanmayacağına dair söz aldı,oğlunun sağlığı için,daha kaliteli kafa hapları getirtti,kriz geldiği zaman oğluna hapları kendi elleriyle verdi..
Çünkü söz vermişti kendine,kendi babası gibi olmayacaktı,Feridun ne yaparsa yapsın,kayıtsız şartsız ona destek olacaktı...
Bu arada Melahat teyze isyan ediyordu..
-- Delirdin mi sen Hikmet?.N'apıyorsun?..
-- Karışma Melahat..Gidip sokak aralarında olur olmaz adamlarla içeceğine,burda benim yanımda içsin,gözümün önünde olsun...Al oğlum,patlat bi tane daha!..
-- Eyvallah baba...Seni seviyorum...
-- Gördün mü Melahat?..İşte budur..Bir evladın sevgisini kazanabilmek bir baba için en büyük mutluluktur..Ben de seni seviyorum evlat!.
Feridun kumar da oynamaya başladı...
Kumarda çok kaybettiği bir gün kafası dumanlı bir halde eve geldi,tekrar kumar oynayabilmek için annesinden, kolundaki iki bileziği istedi,vermeyince zorla çıkarmaya çalıştı,çıkmayınca elini bileğinden bıçakla kesmeye kalktı,kızkardeşi müdahale edince elindeki bıçağı kızkardeşine sapladı..
Anne,çığlıklar atıp komşulardan yardım isterken,Hikmet amca eve geldi,sükunetini muhafaza etmeye çalışarak,karısından olayla ilgili bilgi aldı :
-- Burada ne oldu Melahat??
-- Görmüyor musun Hikmet,Feridun,kızkardeşini bıçakladı!.
Melahat teyze çığlıklar atıp evden kaçarken,Hikmet amca duruşunu hiç bozmadı :
-- Olsun...Bıçaklasın...Olur olmaz yerlerde,olur olmaz adamları bıçaklayacağına,burda bizim yanımızda bıçaklasın,gözümüzün önünde olsun...Bu arada kız da ölmüş...Ölsün...Gidip olur olmaz yerlerde öleceğine,burda bizim yanımızda ölsün,gözümüzün önünde ölsün...
(Abartmış olabilirim,bu kadarı da fazla olabilir ama işin öbür tarafı o kadar eksik ki,insanın,öyle eksik olacağına böyle fazla olsun anasını satayım diyesi geliyor...)
Bir baba için,bir evladının olması ona destek olması güzel birşeydir.
O evladının Feridun gibi olmaması,hayırlı bir evlat olması daha güzeldir..
Hikmet amca gibi biri olmasan bile bazan senin suçun olmaz,bazı evlatlar hayırlı çıkmaz...
Manavdan bir kilo evlat alırsın,eve gelirsin,kesekağıdını boşaltırsın,bakarsın ki alttaki evlatların çoğu hayırsız..
Böyle olsa?...Götür manava geri ver hayırsız çıkan evlatları..
Ama böyle değil...
Bazı evlatlar hayırlı,bazıları hayırsız çıkar..
Bu hayır işi de sadece erkek çocukları için söz konusu yapılır.
Kız çocuklarının hayırlı olması şart değildir.İsterse hayırlı olabilir,kendi bileceği iş ama hayırlı olmazsa da kimse ona neden hayırlı olmuyorsun diyemez..
Hayır işleri hep erkek çocuklarından beklenir..
Ben hiç "Kızların biri iyi de,öbürü çok hayırsız çıktı" diyen bir baba duymadım...
O zaman,maddi bir beklenti midir hayırlı çıkmaktan kasıt?.
Öyle değilse o zaman nedir kız çocuklarını adam yerine koymamaktaki maksat?..
Ben çocuğumun büyüdüğünde bana bakmasını isterim.Ama maaşıyla değil,gözleriyle...
Çocukluğundaki masumiyetini yitirmemiş sevgi dolu gözleriyle bakmasını isterim bana..İşte odur hayırlı evlat...
Anneler de çok değerlidir,kabul ediyoruz,Cennet annelerin ayakları altındadır ama o cennete giriş biletini de babandan alırsın..
Baba da,anne kadar değerlidir,kutsaldır.O yüzden sadece anneler günü yoktur,babalar günü de vardır.
(Burada bir itiraz,madem amca baba yarısıdır,teyze anne yarısıdır,niye teyzeler günü,amcalar günü yok?..Bence olmalı ve baba yarısı,anne yarısı oldukları için,yarım gün kutlanmalı...)
Öyle babalar vardır ki,hayatını çocuklarına adamış..Yemeyip yediren,giymeyip giydiren,gitmeyip gittiren...
Yani,tatile kendi gitmez de,oğlunu gönderir.."Sen benim oğlumsun,soyumun devamısın,tatile çık,gez,dolaş,soyum hava alsın" derler..
Fedakarlık,ebeveyn olmanın şartıdır.Yaptığın fedakarlık kadar annesin,babasın...
Bazı babalar sevgide ayırım yaparlar çocukları arasında..Birini,diğerinden veya diğerlerinden daha çok severler.
Bu,genellikle ilk çocuk olur.Çünkü ilk göz ağrısıdır,ilklerin yeri ayrıdır..
Ama bu diğer çocuklara hissettirilmemeli.
Yoksa çocuk hem babasına,hem de ayırım yapıldığı kardeşine düşman olabilir.
Bunun etkisiyle hayatı boyunca hep ayırıma,haksızlığa maruz kalıyormuş gibi hissedebilir kendisini.
Haklı haksız,yerli yersiz,her otoriteye karşı çıkışın kökeninde,her yediği polis copunun acısında bu olabilir...
Benim babam da kardeşimi benden daha çok severdi..
Kardeşim de kurnazdı,ikide bir kendisini biryerlerden atar,kafasını gözünü yaralar,ağlaya ağlaya babamın yanına giderdi.Babam da onun o haline dayanamaz,kucağına alır,öper,sever,sakinleştirmeye çalışırdı.
Bizim büyükler acımadan sevmedikleri için,kardeşim bu yolla zorla sevgi alırdı babasından..
Madem öyle dedim,ben de birgün kendimi erik ağacından aşağıya attım,kolumu kırdım.
Ama nasıl seviniyorum..
Çünkü en az altı ay,kolum iyileşene kadar baba sevgisi garanti..
Ben sevgi beklerken,ağaçlara çıkıyorum,ağaçların tepelerinde dolaşıyorum diye azar işittim..
İşte o zaman anladım babamın ayırım yaptığını,kardeşimi benden çok sevdiğini..
Annem anlatmıştı,bebekken kardeşimi havaya atıp atıp tutarmış,beni sadece havaya atarmış,tutmazmış,ben kendi kendime inermişim...
Zor babalardı bizim babalarımız..
Büyüdüklerinde dayanıklı olsunlar diye çocuklarına sert davrandılar,bunun için onlar tarafından sevilmemeyi bile göze aldılar..
Herşeyi de babalardan beklememek lazım.Adam belki de sevgisini göstermeyi sevmiyordur..
Zaten sevgi dediğin hangisi?..
Bakacaksın yaptığı fedakakarlığa,orada göreceksin sana olan sevgisini...
Bence en yalansız sevgi,fedakarlıktır...
(Bu yazının mesajı : Küçük bir çocuk,sürekli kötü bir babası olduğundan yakınırmış..Sonra bir gün,babası olmayan bir çocuk görmüş..Demiş ki "Ben,kötü bir babam var diye yakınırdım,meğer hiç babası olmayanlar da varmış..."
Yani,kötü olacağına,hiç olmasın daha iyi.....)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder