YAZILAR

cc

23 Ağustos 2020 Pazar

KARADENİZ'DE DOĞALGAZ...

Karadeniz'de bulunan 320 Milyar metreküp doğalgazı küçümsememeliyiz.

Ama çok da fazla abartmamalıyız..

320 milyar metreküp doğalgaz en fazla 6-7 yıllık ihtiyacımızı karşılıyor.

Ama ondan daha önemlisi,geleceğe dair umutlarımız.

Doğalgazı bulduğumuz bölgedeki geleceğe dair umut miktarı,bulunan doğalgaz miktarından daha fazla..

Enerji Bakanımızın CNN-Türk ekranında,elinde çubukla,harita üzerinde göstere göstere anlattığına göre,doğalgazın bulunduğu yerde daha derine inildiğinde petrol de bulmak mümkün..

Petrolü bulduktan sonra daha da derine inilirse kömür..Daha derine inilirse bakır..Daha derine inilirse çinko..Daha derine inilirse gümüş..Daha da derine inilirse altın madeni bulunabilir..

Ama Altını çıkarmak zor olur zira o kadar derine inince dünyanın öbür tarafına geçmiş oluruz,öbür tarafta da Güney Afrika var.Bulunan altın Güney Afrika'ya ait olacağı için bizim çıkarmamız doğru olmaz.

Belki gece Güney Afrika uyurken inip birkaç külçe çıkarabiliriz ama o da bize yakışmaz,maliyeti de kurtarmaz...

Doğalgazın bulunması elbette sevinmemiz gereken bir olay.

Ben şahsen sevinmem gerektiği için çok sevindim.

Ama bulduğumuz doğalgaza sevinenler olduğu gibi,sevinmeyenler de var.

Neredeyse "Keşke Yunan bulsaydı" diyecekler..

Niye sevinmiyorlar anlamıyorum..

Belki bulunan doğalgazın,karşı oldukları iktidarın gücünü artırarak iktidarda kalıp ülkeyi kötü yönetmeye devam edeceği için sevinmemişlerdir.Belki bir hesap yapmışlardır,doğalgazın millete yararıyla,doğalgazdan elde ettiği güçle ülkeyi yönetmeye devam eden iktidarın zararını karşılaştırmış,aradaki olumsuz fark yüzünden,bulunmasa daha iyi olurmuş diyerek sevinmemişlerdir.

Belki de,doğalgaz bulunması artık çok sıradan bir durum haline geldiği için heyecanlanmamış olabilirler.Zira daha önce sekiz sefer bulunduğu için,yeni bir olay gibi gelmemiştir.

2004-2006-2007-2009-2010-2011-2012 ve 2013 yıllarında da yurdun çeşitli yerlerinde doğalgaz bulunmuş.Her bulunduğunda sevinmiş olsalar,sevinmekten yorulmuş olabilirler..

En son 2013'te bulunmuş doğalgaz.2013'ten sonra 7 yıl bulunmamış.Ben gazı bulanların emeklerini küçümsemek istemiyorum ama sık sık bulunan doğalgaz,7 yıldır bulunmayınca,bulunmamaktan sıkılmış,kendisi bulunmak istemiş olabilir..Bu bana da oluyor bazan.Uzun zaman beni de kimse arayıp sormayınca,beni görsünler,bulsunlar diye beni bulacakları yerlere gidip dolaşıyorum.
Belki bulduğumuz doğalgaz da,bizim kazdığımız kuyuya kendisi gelmiştir...

Ben gazın bulunmasına sevindim.Bulanlanları da tebrik ediyorum.

(Bilerek "Bulanlanları" diye hatalı yazdım.Nazarlık olsun,yazıya nazar değmesin diye)

Lakin,bulunan doğalgazın sıradan vatandaşa çok faydasının olacağını sanmıyorum.Çünkü bu hükümete güvenmiyorum.Oradan elde edecekleri kaynağı vatandaşın yararından çok,kendileri için kullanacaklarını düşünüyorum.
Mesela gazı,her yıl anketlerde Türkiye'nin en güvenilir kişisi seçilen Uğur Dündar bulmuş olsa,ona güvenirim.Bulunan gazdan benim payıma ne düşüyorsa verir derim.Hatta,nasıl olsa doğalgazdan para gelecek diye borç alırım,kredi çekerim..

Bu hükümet gazın bulunmasına millet için seviniyorsa tebrik ederim.Ama biz bulduk diye seviniyorsa teessüf ederim.
Ayrıca gazın çıkarılacağı söylenen 2023'te seçim olacak.Belki de o seçimde iktidar değişecek,yeni bir iktidar gelecek.Belki de bulunan doğalgaz,yeni gelecek iktidarın işini kolaylaştırmak için Allahın bir lütfudur.Allah evlenene ve ev alana yardım eder derler.Belki de iktidara gelene de yardım ediyordur.....

4 Ağustos 2020 Salı

LGBT

Nefret ediyorum bu LGBT'lerden..

Çok ahlaksızlar..

Hırsızlık onlarda,yolsuzluk onlarda,adam kayırma onlarda,yetim hakkı yeme onlarda,kadın cinayeti onlarda..

Geçen ay 37 kadın LGBT'ler tarafından öldürüldü.

Daha dün Antalya'da bir Lgbt'li,karısını öldürdü "Kavga ettik.Dövdüm.Sabah uyandığımda ölmüştü" dedi..

Bu kadar basit mi?

Bu kadar kolay mı?

Birkaç gün önce başka bir Lgbt'li sevgilisini boğarak öldürdü,yaktı,varile koyup üzerine beton döktü.

Hatırlarsınız,17-25 yolsuzluk operasyonundan sonra 4 Lgbt'li bakan,İran'lı bir Lgbt'li işadamından rüşvet aldıkları iddiasıyla görevden alınmıştı..

Bir Lgbt'li tarihçi,bu ülkeyi vareden kurtuluş savaşımız için "Keşke yunan kazansaydı" demişti..Birçok Lgbt'li de onu desteklemişti,ziyaret etmişti..

Ameliyat sırasında ölen bir kadının yakını bir grup Lgbt'li hastaneyi birbirine kattı,doktorları dövdü..

Bir kamu bankasının yönetim kurulana,hiçbir yöneticilik vasfı olmayan bir Lgbt'li getirildi.

Bir Lgbt'li,trafikte yol vermeyen,içinde hamile bir kadının olduğu aracı tekmeledi.Aracın üzerine çıkıp tepindi..

Bir Lgbt düğününde havaya ateş açıldı,iki kişi öldü..

Sahte gıda üreten 10 Lgbt'li firmaya ceza kesildi.

Bir Lgbt'li gazeteci kadınlara "Fahişe" dedi..

Uzatmayayım,memlekette ne kadar ahlaksızlık varsa hepsi bu Lgbt'lerde..

Memleketin ahlakını bozuyorlar,yukarda saydığım ahlaksızlıklarla çocuklara,gençlere kötü örnek oluyorlar.

Allah onların cezasını versin..

.....

(Murathan Mungan'ın dizesi var ya "Ben sende bütün aşklarımı temize çektim" diye..

Lgbt'lere yoğun öfkenin anlamı bu olsa gerek :

"Ben sende bütün ahlaksızlıklarımı temize çektim...")

3 Ağustos 2020 Pazartesi

NESİNİ SEVDİM BEN O ZALİM KADININ...

Geçen gün başka işim gücüm yoktu,eski sevgilimi düşündüm...

İlk sevdiğimi..

En sevdiğimi...

"Telefonun başında çaresiz beklediğim.."

"Hasretinden prangalar eskittiğim" sevdiğimi...

Sahi?

Nesini sevmiştim,neresine aşık olmuştum ben o zalim kadının??

Zalim diyorum çünkü,sevgime karşılık vermeyerek bana zulümde bulunmuştu..

(TDK Sözlük..Zalim : "Başkasına çeşitli yollarla zulmeden kişi..)

Kaşını mı,gözünü mü,ağzını mı burnunu mu?

Neresine aşık olmuştum?

Dudaklarına,kulaklarına,ellerine,kollarına, bacaklarına mı?

Çok afedersiniz,göğüsleri mi çok güzeldi?

Çok çok afedersiniz,kalçaları mı süperdi?

Hayır.

Daha doğrusu,bilmiyorum..

Çünkü hiç hatırlamıyorum..

Çünkü hiç bakmamışım...

Yahu insan,çaktırmadan sevdiği kadının kalçalarına bakmaz mı??

Hadi kalçalar arkada kalıyor,peki göğüsler??

Göğüsleri nasıldı?

Büyük müydü,küçük müydü,orta mıydı?

Armut göğüs müydü,elma göğüs müydü,Limon muydu,kavun muydu,hiç hatırlamıyorum..

Hatta göğüslerinin olup olmadığını bile hatırlamıyorum.

Yahu,hadi kalçalar arkada kalıyor dedik,bakışlarını azıcık aşağı indirip,insan göğüslerine bi göz atmaz mı??

Atmamışım.

Bakmamışım.

Belki de göğüsleri hiç yoktu.

Boyundan aşağı dümdüz iniyordu.

Kalçaları yoktu belki.

Belki de bir elinde altı tane,öbür elinde yedi tane parmağı vardı.

Belki de ayakları doğuştan ördek ayağı gibi perdeliydi..

Hiç bilmiyorum.

Hiç hatırlamıyorum.

Çünkü başımı çevirip hiç bakmamışım.

Peki ben nesini sevdim bu acımasız kadının.

Acımasız diyorum çünkü aşkıma karşılık vermeyerek bana acımasızlık etti.

(TDK SÖZLÜK..
Acımasız : "Başkalarına acımasız tutum ve davranışta bulunan kişi...")

Saçını mı?

Saçı siyahtı,onu hatırlıyorum.

Onu da gözümün önünde olduğu için hatırlıyorum.

Yoksa özellikle aklımda tutmuş değilim.

Ben gerçekçi biriyim,saça başa aşık olmam.Saç dediğin,tek tek düşünecek olursak,kıl topluluğudur.

Kıla aşık olacak kadar tuhaf biri değilim.

Nesine aşık oldum ben bu....

TAAABİİİİ YAAAAA..

TAAAABİİİ YAAAAĞĞĞĞ...

Ben bunun...

Bakışlarına aşık oldum...

O bakışlarlar ki,bin tane ağız-burun..

Binbeşyüz tane kol-bacak..

Onbin göğüs..

Yirmibin kalça ederdi...

Ah o beni aşık eden bakışları yok muydu??

O bakışlara aşık olmuşum,o bakışlar yetmiş bana,başka hiçbir yerine bakmamışım..

Boşuna düşünüp de kafamı yordum,neresine aşık oldum diye.

Bu kadar lafı da boşuna yazdım,kusura bakmayın,okuduysanız,zahmet oldu..

Ben onun o bakışlarına aşık oldum..

"Nasılmış o bakışlar" derseniz...

Herşeyi anlatabilirim,bi onu anlatamam..

Çünkü bakışlar,aşktır,aşk,bakışlardır...

Aşk ise,anlatılmaz.Anlatılsa,aşk olmaz..

O sadece,yaşanır...

31 Temmuz 2020 Cuma

ESKİ BAYRAMLAR...

Eski bayramlar bir başkaydı.Başka bir güzeldi...

Daha bayram gelmeden,günler öncesinden bayram heyecanı sarardı hepimizi.Kurban bayramı bitmeden,Ramazan bayramı gelecek diye heyecanlandığımız olurdu...

Bayramlık kıyafetlerimiz bayram gelmeden alınmış olurdu.Babam beni,o zaman Beymen mağazası vardı,onun çocuklar için olan Boymen mağazasına götürürdü.8 tane ceket,16 tane pantolon,22 çift ayakkabı alırdık.Bayramın her günü ayrı kıyafetler giyelim,çok sayıda değişik kombinler yapıp bayramın her gününü güzel karşılayalım diye.Çünkü bayram nasıl özelse,bayramın her günü de bizim için ayrı ayrı özel günlerdi.

Arefe gününün gecesi,bayram için alınmış yeni ayakkabılarımızla yatağa girerdik.Başucumuzda yepisyeni,gıcır gıcır,cillop gibi bayramlık ayakkabılarımızın kokusunu içimize çekerek heyecanla uykuya dalardık.
O deri kokusu bende bağımlılık yapardı,bayramdan sonra da ayakkabılarımı başucuma koyup uyumaya devam ederdim.Bugün bile hala gece yatarken ayakkabılarımı başucuma,yastığımın yanına koymadan,deri kokusu almadan uyuyamıyorum.Evlenmememin sebebinin de bu olduğunu söyleyebilirim.Yatağımı ayakkabılardan başka biriyle paylaşamazdım.Ayakkabılarımdan daha çok sevebileceğim bir kadınla karşılaşmadım.Ayakkabı derisi gibi kokan bir kadına denk gelmedim..

Bayram sabahı uyanınca ilk iş,evdekilerle bayramlaşmak olurdu.Annemle,babamla,kardeşlerimle,anneannemle,babaannemle,annebabamla,bababamla,amcamla,dayımla,teyzemle,halamla,yengemle,eniştemle,bayramlaşırdık.Büyük bir konakta,bütün sülale bir arada yaşardık.Konağın yerinde bir müştemilatta oturuyorduk.Arka bahçede petrol çıktı.Konağın temeli atılırken de,elmas madenine rastlandı.Çok zengindik.

Daha sonra bayramlık kıyafetlerimizi giyer,hep birlikte kahvaltı sofrasına otururduk.Kahvaltıda yok yoktu.Yok'un olmaması bizi rahatsız ederdi.Keşke yok da olabilseydi derdik.O derece zengin bir sofraydı.Elliiki çeşit  peynir,26 çeşit zeytin,13 çeşit tereyağ,9 çeşit bal,16 çeşit reçel,çift sarılı,üç sarılı yumurta,sucuk,salam,sosis,kurufasülye,pilav,köfte,makarna,herşey vardı kahvaltı sofrasında.O kadar çok kahvaltılığı bitirmek öğlene kadar sürerdi,öğlen olunca da masadan hiç kalkmadan,öğle yemeğine geçerdik.O yüzden masada kurfasülye,pilav,köfte olurdu..

Kahvaltıdan sonra babamdan bayram harçlığımı alır,sokağa atardım kendimi.Babam ayrı,annem ayrı bayram harçlığı verirdi.Babam genellikle bugünün parasıyla 10 bin lira,annem 5 bin lira verirdi.Sonra ellerini öpmek,bayramlarını kutlamak için komşuları dolaşırdım.Şeker veren de olurdu,para veren de.Bin lira veren de olurdu,üç bin lira veren de.(Bugünün parasıyla).Sadece bir komşumuz vardı,o çok cimriydi.Hiçbir bayram 100 liradan fazla verdiğini görmedim.(Bugünün parasıyla) Sonra o paralarla pamuk helva,kağıt helva,un helvası,irmik helvası alırdık.Mantar tabancalarımız vardı.Mantar alır,patlatırdık.Çatapat alır,çatlatırdık.Kız kaçıran alırdık,patlatıp,kızları korkuturduk. "Fiçiyuuuuvvv.." "Çifiyuuuu.." Fiç you.." diye sesler çıkarırdı.Seyyar salıncakçı gelirdi,salıncağa binerdik.Cirque du Soleil gelirdi,arkadaki toprak futbol sahasında gösteri yapardı...

Anneannelerimiz,babaannelerimiz mis gibi ütülenmiş kolalı mendiller verirlerdi.Kolayı içip serinler,mendille ağzımızı silerdik.

Bayramlarda gazeteler çıkmazdı.Sadece Bayram Gazetesi vardı.Sabah gazetesi çıkmazdı,Atv yoktu,dünya daha iyi bir yerdi.Birçok yer kapalı olurdu.Genelevler açık olurdu.Bayramın ilk günü eş,dost,akraba ziyaretleri yapılır,diğer günler genel olarak bu evlerde geçirilirdi.Bayramın çoğunun buralarda geçirilmesi,genelev çalışanlarını akrabalarımızdan,yakınlarımızdan daha çok sevdiğimiz kanısını uyandırmıştır bende.Bu da,sevmenin yakınlıkla,akrabalıkla ilgisi olmadığını,insan gönlünün herkesi sevebilecek yetenekte ve yücelikte olduğunu düşündürmüştür.....

Aaaah oh..Nerde o eski bayramlar...

.....

(Sanki eskiden çok mutluyduk da..."Nerde o eski bayramlar" deyip deyip duruyoruz..)

(Herkesin bayramını en içten,en derinden,en dipten gelen duygularımla kutluyor,herkese esenlikler diliyorum...)

24 Temmuz 2020 Cuma

AYASOFYA-LOZAN

Bugün,Müze'den Cami'ye çevrilen Ayasofya'da ilk namaz kılınıyor.

Bugün aynı zamanda,Türkiye'nin tapu senedi Lozan Antlaşmasının 97'inci yıldönümü..

Akp neden ilk namazın tarihini,Lozan'ın yıldönümüne denk getirdi?.

Herkes bunu Akp'nin Cumhuriyetin değerleri ve kazanımlarıyla hesaplaşma,bir intikam diye yorumlasa da,ben öyle düşünmüyorum.

İlk namazın Lozan'ın yıldönümüne denk getirilmesinin tek sebebi,Akp'nin Lozan'a duyduğu minnetin bir ifadesi.

Çünkü Lozan,Ayasofya'da namaz kılınabilmesini de sağlayan bir antlaşmadır..

Lozan olmasaydı,bugün Ayasofya'da namaz kılmak mümkün olmayacaktı.

Bu kadar açık bir gerçek ortadayken,ilk namazın Lozan'a denk getirilmesinin sebebi,Lozan'a minnet duymak,Lozan'ı hatırlatıp,değerinin bilinmesini istemekten başka ne olabilir?..

Ben,başta Erdoğan olmak üzere,tüm Akp kadrolarının Cumhuriyete ve Atatürk'e sevgiyle ve saygıyla bağlı olduklarına inanıyorum..

Bu konulardaki her icraatları da buna örnektir.

Örneğin,Stadyumlardan Atatürk'ün adını kaldırmalarının tek sebebi,stadyumlarda oynanan futbol müsabakaları sırasında edilen küfürler ve çirkin tezahüratlardır.

Cumhuriyet ve Atatürk değerlerini korumakla yükümlü hükümet,Atatürk'ün adının olduğu bir mekanda küfürler edilmesini Atatürk'ün anısına saygısızlık olarak nitelemiş ve Atatürk'ün adını o küfür ortamından uzak tutmak suretiyle korumuştur..

İş Bankası'nı hazineye devretme isteğinin altında da Atatürk sevgisinden başka hiçbirşey yoktur.

Atatürk'ün bankasına devlet olarak daha güçlü sahip çıkmak istemenin nesi yanlış?

Devletten daha güçlü birşey var mı?..

"Andımız" ı niye kaldırdılar mesela?

Çocuklarımız okul önlerinde Andımız'ı okurken soğukta,karda-kışta üşüyüp hasta olmasınlar diye..

Dolaylı olarak bu da bir Cumhuriyet sevgisidir.

Çünkü çocuklarımız,Cumhuriyetin geleceğidir...

Tabelalardan "T.C" ibarelerini niye kaldırdılar?

Çünkü "T.C." tabelaya sığmıyordu.

"T.C." yi de ekleyince,tabela çok uzun oluyor,asılı olduğu devlet kurumunun tepesinde çirkin görünüyor,o kurumun bağlı olduğu Cumhuriyeti de çirkin gösteriyordu..

30 Ağustos,29 Ekim gibi ulusal bayramların kutlanmasının yasaklanmasının,kısıtlanmasının sebebi ne olabilir?

Bu bayramların gerisindeki savaşların,yaşanan acıların,çekilen çilelerin hatırlanıp üzüntüye sebep olmaması için...

Yurt dışı resmi ziyaretlerini 10 Kasım'a denk getirmeleri,Atatürk'ü anma törenlerine katılmak istememeleri değil,Atatürk'ün ölümünü hala kabullenememiş olmalarıdır..

Varlığını Atatürk'e ve Cumhuriyete borçlu olan Erdoğan ve Akp'nin bu değerlere düşman olduğunu söylemek,tek kelimeyle akılsızlıktan başka birşey değildir.....

23 Temmuz 2020 Perşembe

SİSTEM...

Cumhurbaşkanı Erdoğan,Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin iki yılını değerlendi "Biz yaptık en doğrusu bu gibi inatlaşmaya gitmeyeceğiz.Daha iyi bir sistem bulduğumuzda her türlü değişime gönlümüz de siyasetimiz de açıktır" dedi..

Demek ki sistemin yürümesinde sıkıntılar var..

O zaman başka sisteme geçelim.

Padişahlığa geçelim diyeceğim ama o sistem bize uymaz.

Padişahlık sistemi,herşeyin bir kişiye bağlı olduğu bir sistem.

Biz yapamayız öyle..

Hükümdarlık desen,o da aynı..

Herşeyin,bir kişinin iki dudağı arasında olduğu bir yönetim şekli.

O da bize uymaz..

Krallık desen,bir kralın devlet başkanı olduğu bir yönetim şekli..

O hiç olmaz..

Bir kişi devlet başkanı olacak,herşeye o karar verecek?.

Asla olmaz..

Monarşi var mesela..

Ama o da olmaz.

O da bir kişinin kayıtsız şartsız egemenliğine dayalı bir sistem.

Meclis yok.Halkın yönetime katılımı yok..

Bunu kesinlikle kabul edemeyiz...

Oligarşi var..

Ama o da bizim yapımıza hiç uygun değil.

Oligarşi,küçük ve ayrıcalıklı bir grubun iktidarda olduğu,bu grubun bencilce, görevlerini kötüye kullanarak gerçekleştirdiği bir yönetim şekli..

Bunun mümkünü yok..

Plütokrasi var mesela..Yönetimin maddi açıdan üstün kişilerce paylaşıldığı bir yönetim biçimi..

Ama biz öyle de yönetilmek istemeyiz.

Otoriter Yönetim şekli var..

Siyasal iktidarın bütün yetkileri tek elde topladığı yönetim biçimi.

Bu yönetim biçiminde meclis vardır fakat yetki devlet başkanındadır..

I-ı..Bu da mümkün değil.

Olur mu öyle şey?..

Bütün yetkiler tek elde?.

Meclis var fakat işe yaramıyor?..

Olmaz..Hayatta olmaz.

Totaliter Yönetim var..

Bireysel özgürlükleri kısıtlayan,bireyi her yönüyle devlet otoritesine tabi kılmayı amaçlayan yönetim biçimi..

Bunun lafı bile olmaz..

Faşizm  var mesela..

Onda da Tek parti var.Baskıcı devlet şekli var..

Asla olmaz..

Biz öyle tek bir partinin baskıcı yönetim şeklini kabul edecek bir millet değiliz..

Bence yine en iyisi bu sistem.

Ötekiler çok kötü.

Bize hiç uymaz.

Biz asla öyle yönetilmek istemeyiz...

Bu sistemin eksikliklerini giderelim.

Zaten bu sistemin sadece bir tane eksiği var.

O da : Kimse memnun değil.

Sadece bir tane eksiği yüzünden,koskoca sistemi değiştirmek olmaz.

O eksik giderilsin.

Sistemden,hükümetten veya kendi halinden şikayet etmek,kanunla yasaklansın.

Herkesin hükümetten ve kendi halinden memnun olmasının zorunlu olduğu "Cumhurbaşkanlığı Memnuniyet Sistemi" olarak devam etsin.

En iyisi,bu sistem.

Daha iyisi olamaz.

Varsa da,daha iyisini istemiyoruz.

İsteseydik,getirirdik.

Demek ki istemiyoruz..

İstemiyoruz,zorla mı??

Allah Allah...



22 Temmuz 2020 Çarşamba

DÖRT MAAŞ..

Hükümet Sözcüsü Ömer Çelik,Akp'nin kamu kurumlarına atadığı,dört ayrı yerden maaş alan Akp'lileri savundu..

Çelik "Bu arkadaşlarımızın maaşlarından vergi alınıyor.Devlete dört vergi ödüyorlar.Onları eleştirenler,siz kaç vergi ödüyorsunuz?." dedi...

Sözlerine devam eden Çelik "Bu arkadaşlarımız,dört ayrı işte normal sekiz saat mesai üzerinden,sabah sekizle on arası sekiz saat,10-12 arası 8 saat,13-15 arası 8 saat,15-17 arası 8 saat olmak üzere,günde 32 saat çalışıyorlar..Onları eleştirenler,siz günde kaç saat çalışıyorsunuz?..

Öte yandan geçim sıkıntısı nedeniyle iki işte çalışmak zorunda kalan insanlar,bir günde iki iş yapmanın yorgunluğuyla perişan olurken,bu arkadaşlarımız,bir günde dört iş yaparak,insanoğlunun isterse neler yapabileceğini,gücünün sınırlarını ortaya koyuyorlar..

Bir insanın dört farklı görevde bulunması,bulunduğu görevlerde başarılı olmasını da sağlar..Çünkü hayatta herşey,birbirinden beslenir.Görev aldığı bir işteki bilgisi,görgüsü,tecrübesi,insan ilişkisi,ikinci işinde yol gösterici olabilir.İkinci görevindeki bir başarısının vereceği ilham,üçüncü görevine yansır.Üçüncü görevinden aldığı maaş,dördüncü görevinin maaşına eklenir..

Ayrıca,bu arkadaşlarımızın dört ayrı yerden çok yüksek maaşlar aldıkları da eleştiri konusu yapılıyor..Bu arkadaşlarımızın hiç birinin o kadar çok paraya ihtiyaçları yok.Millete hizmet için bu görevlere geliyorlar.Sadece bir görevlerinden aldıkları bir maaş,onlara fazlasıyla yetiyor.Gerisini eşinin giyimine harcıyor,oğlunun okul masraflarına harcıyor,borç isteyen akrabasına borç veriyor,yakınlarına hediyeler alıyor..Sanki dört maaşın dördünü de kendisi harcıyormuş gibi açgözlülükle suçlanmaları,çok büyük haksızlık..

Bir iş,bir insan,iki iş,iki insan..İnsanın birden fazla farklı uzmanlık alanlarında çalışması,insanın içindeki farklı kimlikleri,farklı uzmanları ortaya çıkarması açısından da çok önemli.İçimizde kimlerin gizli olduğunu,onu yaşamadan bilemeyiz.Kim derdi ki bir güreşçi,bir bankanın yöneticisi olacak diye.Demek ki içinde varmış ki,oldu.

Gençlerimiz,kariyerlerinin başında olanlar,dört ayrı görevde bulunan,dört ayrı yerden maaş alan bu arkadaşlarımızı örnek almalılar,hiç bir zaman umutsuzluğa kapılmamalılar.Hayatta herşey mümkün.Kendinize inanırsanız,çok çalışırsanız,yeterince sadakat gösterirseniz başaramayacağınız hiçbir şey yok..."

Dedi...